Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, 1-7 Mart Deprem Haftası dolayısıyla gerçekleştirdiği açıklamada, “Topraklarımızın % 90’dan fazlasını kaplayan iki büyük fay hattı önemli riskler barındırıyor. Sadece bir deprem olduğunda değil, deprem olmasa dahi bir araya gelmeli, bu konuyla ilgili harekete geçmeliyiz. Deprem kuşağında yer alan ülkemizde, riski depremin değil güvensiz yapıların oluşturduğunun bilinciyle hareket etmeliyiz. Doğal afetlerin bizlere verdiği mesaj; sadece düzeltici değil, önleyici faaliyetlerin de hızlandırılması gerektiği yönünde. Depreme hazırlık; toplum olarak uzun zamandır orta ve uzun vadeli planlar yaparak aşmamız gereken hayati konulardan birini oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz süreçte tüm binaları yıkıp yeniden yapamayacağımıza göre, kentsel dönüşüm kapsamında binaları depreme karşı güçlendirme çözümünü iyi değerlendirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de hala 1.5 milyonu acil olmak üzere 6.5 milyon konutun deprem riskine karşı dönüşmesi gerektiğini kaydeden Küçükoğlu, “İstanbul Kentsel Dönüşüm Derneği’nin yaptığı açıklamaya göre son 9 yılda 240 bin yapı için riskli raporu alındı. Bu yapılardan 215 bin adedi içinde bulunan 720 bin bağımsız birim yıkıldı. Şubat ayı başında Resmi Gazete’de yayımlanan kararla riskli yapı olarak tespit edilen gerçek ve tüzel kişilere ait konut ya da iş yerlerine verilecek olan faiz destekli kredilerde, kredi tutarı iki katına çıkarıldı. Bunlar çok önemli adımlar. Ülkemizin özellikle içinde bulunduğumuz dönemde sınırlı kaynakları olduğunun farkındayız. Dolayısıyla bizlerin, binalarımızda deprem güvenliği konusunda tüm ümidimizi uzun vadeli kredilere, desteklere bağlamadan, deprem güvenliğini geliştirme bilincimizi artırıp kaynaklarımızın kullanım önceliğinin deprem güvenliğine aktarılmasını sağlarsak, güvenli yapılara geçme motivasyonu da artacaktır. Halkımızın deprem güvenliği bilincini tespit etmek ve geliştirme stratejilerini belirlemek adına uzun vadeli bir seferberlik başlatılması gerektiğine inanıyoruz. Kısa vadeli çözüm arayışları bizi istenen sonuca ulaştırmayacaktır” şeklinde konuştu.
Küçükoğlu, kentsel dönüşümü hızlandırmak için binaların üç gruba kategorize edilerek planlama yapılması gerektiğini dile getirerek “Binalar ‘kesinlikle yıkılması gerekenler’, ‘güçlendirilerek kullanılabilecekler’, ‘deprem riski olmayan binalar’ olarak tasnif edilmeli. Alan dönüşümü esas alınmalı. Ayrıca ülkemizde kentsel dönüşüm kapsamında tek uygun çözüm olarak vurgulanan yıkım ve yeniden yapımın yanı sıra, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi güçlendirme/yenileme çalışmalarının da önemli bir seçenek olduğunu değerlendirmeliyiz” dedi.
İnşaatların en az 100 yıl için yapılması gerektiğini belirten Küçükoğlu, “Biz 20-30 yıl ömrü olan binalarda yaşıyoruz. Hem binaların dayanıksızlığı hem de yeni çevre düzenlemelerinden dolayı mevcut yapılar yıkılarak yeniden inşa ediliyor. Örneğin Kadıköy’de 70’li yıllarda, az katlı, bahçeli evler yıkıldı yerine yüksek apartmanlar yapıldı. Şimdi aynı binalar bir kez daha dönüşüyor. Arada sadece 30-40 yıllık bir zaman var ve bu kapsamda çok ciddi bir kaynak harcanıyor” şeklinde konuştu.
Küçükoğlu, depreme karşı dayanıklı, güvenli ve kaliteli yapıların inşa edilebilmesi için güçlü bir denetim mekanizması oluşturulması gerektiğini kaydederek “Depreme dayanıklı yapılar için doğru malzemenin doğru biçimde kullanılmasının ve yapı denetimlerinin önemi yadsınamaz. Tüm bu gerçekler ortada iken kontrolsüz ve denetimsiz, belgesiz ve izinsiz yapılaşmalara kesinlikle müsaade edilmemesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.