Esra Kalkavan; “Kadınların gerçek değerinin bilindiği bir dünya diliyorum”
BBL Türkiye Genel Müdürü Esra Kalkavan ile lojistik sektöründen pandemi sürecine ve yazarlığa varan özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Esra Hanım lojistik sektörünün çok yakından tanıdığı bir isimsiniz. Profesyonel kariyerinizin yanında yazdığınız kitaplarla da konuşulan bir isimsiniz. Bu konulara geçmeden önce sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İstanbul’lu bir ailenin 3.jenerasyon ferdiyim. Fransız ekolünden geliyorum, bunu özellikle vurgulamak isterim zira hayat disiplinimi buradan kazandığımı düşünüyorum. Çalışma hayatıma 14 yaşında burs alarak başladım ve tüm eğitim hayatım boyunca okulla eş zamanlı olarak çalıştım. Oğlumun doğumunda çalışmadan geçen birkaç seneyi saymazsak, hep çalışan, üreten bir kadın oldum.
Bugün BBL Group, sektöründe uluslararası bir marka, sektöründe konumunu güçlendirmek için sürekli yatırım yapan bir şirket ve en son İpek Yolu’nu canlandırmak için Kazakistan’da bir yatırım yaptınız. BBL Group’u sizden dinleyebilir miyiz?
BBL Group Fransa dahil birçok farklı ülkede hepsi lojistikle ilgili oluşumları olan yaklaşık 800 çalışana sahip ve merkezi Paris’te bulunan bir yapı. BBL satın almalarla büyüyor ve her sene hizmet alanını genişletiyor. Ben BBL Türkiye’nin Genel Müdürüyüm. Firmamız özellikle Fransa ve İskandinavya hatlarının en güçlü servis sağlayıcılarından biridir. Çoğu firma için sancılı geçen bir süreç olan 2020 senesi içerisinde BBL Türkiye olarak Kazakistan’daki East W.Trans’ın hisselerini satın alarak bu firmayı da bünyemize ekledik. Amacımız İpek yolunu canlandırmak ve müşterilerimizin özellikle Türkiye-Çin hattındaki taleplerine farklı alternatiflerle çözümler üretebilmek ve tabi bunları gerçekleştirirken mevcut müşteri memnuniyetimizi de göz ardı etmemek.
Covid 19 Pandemi süreci nasıl geçti? Tüm sektörler bu süreçte zorlu bir sınav verdi? BBL Türkiye bu süreçte neler yaşadı?
BBL Türkiye olarak bir mottomuz vardı ve covid 19 süresince, biz ofisteki yöneticiler ve evden çalışan ekibimizle bu motto’yu on-line olarak gerçekleştirdiğimiz haftalık motivasyon toplantılarında birbirimize hatırlatarak ve bu motivasyonun sonucu olarak gelen başarıyı, her bir zaferi büyük küçük demeden ayrı ayrı kutlayarak bu günlere geldik. Motto’muz “Mutlu çalışan, mutlu müşteri, mutlu patron”. Ekibim ve ben hepimizin bir hayat misyonumuz olduğuna ve ortak akılla çalışmanın, üretmenin başarılı mutlak sonucuna inanıyoruz. Bu enerjiyi sadece iş değil günlük hayatlarımızda da uygulama pratiği kazanmamız bizlere özel hayatlarımızdaki mutluluğu da getirdi.
Şirketiniz hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyetinin yanında kadın istihdamına verdiği önemle de örnek oluşturuyor. Şirketinizin bu konuda ki politikasını konuşabilir miyiz?
Fransa Merkez bizi bu konuda, yani kadın istihdam etme konusunda yüreklendiriyor hatta yöneticiler olarak bizlerin başarı puanlarımıza bu oranın olumlu etkisi de bulunuyor. Grup genelinde ve benim ekibimde bu oran 60% kadınların avantajına ve ben detay ve dikkat isteyen iş kolumda kadınları çok başarılı buluyorum.
Çok yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz. Bu yoğunluğun içerisinde kitap yazmaya nasıl başladınız? Nasıl zaman ayırabiliyorsunuz?
Romanlarımı sabah saat: 05.00 gibi yazmaya başlıyor, yazdığım birkaç sayfanın ardından işime gitmek üzere hazırlığa başlıyorum. Uyumak pek sevdiğim bir şey değil, uyanır uyanmaz kaçırdığım hayatı merak ederim hep… Romanlarımı yazmaya ise 1999 senesinde başladım. O sene yaşadığımız korkunç deprem sebebiyle bozulan ruhumu neşelendirecek, rahatlatacak bir roman aradım, bulamayınca kollarımı sıvadım diyebilirim. Ama tabi çocukluğumdan beri yazmak benim olmazsa olmazımdı. Hayal gücü geniş ve meraklı kişiliğimden çıkan maceralar okuyucuyu sardı ve beni daha fazla yazmaya motive etti.
Ayna ve Mutsuz Aşk’tan sonra üçüncü romanınızı çıkartıyorsunuz. Konusu ne olacak? Nasıl bir içerik okuyucuyla buluşacak?
Ayna bu Nisan ayında yeniden basılacak, Mutsuz Aşk yoktur 3. Basımında ve çok keyifli gidiyor. Üçüncü romanımın da ana konusu “aşk” olacak ama her romanımda olduğu gibi birçok yeni şeyler öğrenecek, sevimli ve kalabalık karakterlerle oradan oraya savrulup mutlu sonu bulurken neşeleneceğiz.
Keyif ve zorluk noktasında baktığımızda profesyonel yöneticilikle yazarlık arasında nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Profesyonel hayat insanı yoran bir süreç ama bundan keyif almanın da yolları bulunabilir, aynı ben ve ekibimin yapmaya çalıştığımız gibi. Yazmak ise benim teneffüsüm diyebilirim, insanın hayal ettiklerini hissetmesi hatta yaşaması mükemmel bir deneyim kişiyi motive tutuyor.